23 Aralık 2008

Kanlı Yol,

Arîndim, yolundan dönmemek üzere sefere gidiyordu. Yayan piyade grupları arasında; omzuna çekicini vurmuş sakin ve sessiz bir şekilde ilerliyordu toprak orman yolunun üzerinde. Kızıl sakalları ve saçı yüzünün çoğunu kaplıyor, onu yabani gibi gösteriyordu, zaten kalıbı da bunu destekler ölçütlerdeydi.

Yanındaki adamlarda hemen hemen onun gibiydi ve çoğu sakallı iri adamlardı. Bazıları sakallarını bağlamış ve değişik biçimde kesmiş olabilirdi ama sonuçta hepsi birbirine benzerdi. İçki içmeyi ve savaşı severlerdi, Özellikle savaşa hiçbir zaman doymamışlardı ve bu gün zırhlı isyancıları da demiri şekillendirdikleri gibi şekillendireceklerdi.

İsyancılarla savaş dengede sürüyordu iki tarafında ağır kayıpları vardı. Daha fazla asker ve insan gücü gerekiyordu. O yüzden kendi köylerinde de asker toplamışlardı, zaten bir demirci olan Arîndim, bu teklifi düşünmeden kabul etmişti – ki gerçek bir Ared bu teklifi hiçbir zaman geri çevirmezdi.

Biraz gülerek, 50 kişilik küçük bir manga şeklinde, daha önce yüzlerce kişiye mezar olan ormana girdiler. Temkinli değildiler ama silahlarını önlerinde hazır etmişlerdi. Zaten kendileri de düşmanları da pusudan hoşlanmazdı.

Derken bir pirinç boru öttü ve haykırış sesi duyuldu, ilerden ağır zırhlıkların yeri dövme sesi bütün ormanı inletti kuşlar bu korkunç katliamdan kaçmak için başka bir yere doğru uçtular. Düşmanlarını gören Aredler Bir ayı kükremesini andıran bir haykırışla haykırarak, saldırıya geçtiler.

“Şu Teneke kafaları ezelim çocuklar !” diye bir haykırış yükseldi arkasından, Arîndim gülümsedi savaşın heyecanı kanını kaynatıyordu. İlk önüne gelen zırhlının kafasına doğru savurdu çekicini. Çekiç adamın Kafasıyla omuzu arasındaki zırhı en az olan bölgeye isabet etti bir çatırtı duyuldu ve plaka zırhlı adam yere yığıldı. Arindrim, sırıtarak başka birisine saldırdı.

Haykırışlar yükseldi kılıçlar ve baltalar indi, çekiçler ve mızraklar hasar verdi. Muharebe dengedeydi. Arindrim birini daha yıktığı zaman –ki bu ikinci olmuştu, bir kılıcın omzunu sıyırdığını hissetti. Acıdan çok hiddet ile savurdu çekicini karşısındaki mavili beyazlı şövalye tipli adam kalkanı kaldırarak saldırıyı önledi. Yüzü kalın bir miğferden gözükmüyordu kanlı kılıcı birçok adamı biçtiğinin göstergesiydi. Görüne bilen mavi gözlerinde ise sadece savaş ateşi okunuyordu. Bir anlık bakışmadan sonra hızla kılıcını Arindrim’in karnına doğru savurdu.

Demirci, uzun kılıcın savuruşundan güç bela kurtuldu adamın kafasına yumruk attı ama daha çok elini acıttığı söylenebilirdi. Şövalye gülerek kılıcını Andirim’e savurdu. Demirci, bu hamleyi çekicini kılıca sertçe vurarak engelledi, ve adamın kolu darbenin etkisiyle de açılınca öteki elinin ayasını Şövalyenin miğferinin üst kısmına sertçe vurdu. Aslında amacı adamı yer düşürmekti ama fazla yükseğe vurmuştu ve adamın miğfer tokası gevşemişti. Miğfer, Şövalyenin kafasından fırlayarak ölü cesetlerin ve savaşanların arasına ufak bir tıngırtıyla yuvarlandı.

Şövalyenin siyah uzun saçları ince kemerli burnu ve keskin yüz hatları görünmüştü, Yüzünde aşağılanmış birinin ifadesi vardı. Kalkanını yere atarak uzun kılıcını iki eliyle birden tuttu. Tam demirciye saldıracakken havada bir değişim oldu. Gök yüzünden bir şeyin alev halinde yaklaştığını hissettiler. Bir an herkes savaşı bırakarak gök yüzüne baktı, bir şey görünmüyordu,

Arindrim, bu saçma şaşkınlıktan hızla kurtularak, çekicini bırakıp Şövalyeyi omuzlarından tutarak yere doğru çekti, Şövalyenin yere düşüşünün tıngırtısı kulaklarındayken zafer gülümsemesi belirdi yüzünde Ayrıca bir sıcaklığı ve ateşi hissetti, sonra her şey karardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder